Su Hakkında Her Şey
Sağlıklı bir insanın günlük su tüketimi ne olmalıdır?
Mevsime, kişiye, yaşa, cinsiyete, kişinin mesleğine vb. göre değişmekle birlikte ortalama
sıcaklıklarda bir yetişkinin yaşamsal faaliyetlerini sürdürürken kaybettiği su yaklaşık 2,5 litredir.
Kişi, ihtiyacının tamamını sudan gidermez. Çeşitli yiyecek ve içeceklerden sıvı alındığı
düşünülürse kalan mikrat yaklaşık 1,5 litreye tekabül eder. Bu, tavsiye edilen en
az miktardır. Daha fazla sıvı almak, uzmanlarca tavsiye edilir; özellikle de hamilelerin.
Çünkü anne organizasması, bebeği bütünüyle çevreleyen, kan plazması hacminin
artışını destekleyen ve anne sütü oluşumuna yardımcı olan amniyotik sıvının (%98-99'u
sudan oluşan) üretilmesi için suya ihtiyaç duyar.
Magnezyum nedir? Belli bir ölçüsü var mıdır?
Magnezyum vücudumuz için önemli 11 mineralden biridir. Organizmamızdaki yaklaşık
20-28 gr. magnezyumun yüzde 60'ı kemik ve dişlerimizde, yüzde 49'u kaslarımızda
bulunur. Kanda ise toplam magnezyumun yüzde 1'i bulunmaktadır. Vücudumuzdaki
300’den fazla biyokimyasal ve metabolik reaksiyonda önemli rol oynar. Özellikle kasların
fonksiyonları ve sinir sisteminin aşırı duyarlılığını azaltma konusunda etkilidir ve
dolayısıyla sakinleşme anlamında faydalı bir mineraldir. Yeterli düzeyde bir magnezyum
desteği ritim bozukluğu, atardamara bağlı hipertansiyon gibi bazı kalp hastalıklarını
önlemek için tavsiye edilir. Kandaki şeker oranının düzenlenmesi açısından da önemlidir.
Magnezyum aynı sinir sistemi ve gerginlik üzerindeki olumlu etkileriyle de sağlık
açısından faydalıdır. Magnezyum eksikliği nelere yol açar? Kadınlar için günlük
magnezyum oranı yaklaşık 320 mg.; erkeklerde, emziren kadınlarda ve hamilelerde ise
400 mg.’dır. Magnezyumun yetersizliği kendisini yorgunluk, öğünlerde azalma, mide
bulantısı, kramplar şeklinde gösterir. Magnezyum eksikliği ise kalp çarpıntılarına neden
olabilir. En çok şu kişilerde görülür:
Magnezyum, bakanlığın yeni yönetmeliklerinde artık değerlendirmeye alınmamaktadır.
Magnezyumla ilgili bir alt-üst sınır bulunmamaktadır. Magnezyum açısından zengin olan
sular daha sert olurlar; yumuşak içimlilerde magnezyum oranı düşüktür. Su, gıda
kategorindeki her ürün gibi damaktan damağa değişmektedir. Damak ise ülkeden
ülkeye, kültürden kültüre değişebilmektedir.
pH nedir?
pH bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini tarif eden ölçü birimidir. Açılımı "Power of
Hydrogen" (Hidrojenin Gücü)'dir. pH kavramı ilk kez Danimarkalı kimyager Sørensen
tarafından Carlsberg Laboratuvarı'nda 1909 yılında tanımlanmıştır.
Sulardaki pH yoğunluğu 1’den 14’e kadar rakamlarla ölçülür.
pH 7’de hidrojen ve hidroksil iyon düzeyi eşittir. pH 7’de su nötrdür.
Hidrojen iyonları artarsa suyun pH değeri düşer ve su asidik olur. Tam tersi, hidrojen iyonları
arttığında pH değeri yükselir ve su alkali hale gelir.
İşte bunun için sudaki pH 7’nin aşağısı ise su asidik, pH 7’nin üzeri bazik sudur.
Türk standardına göre içme sularındaki pH değeri 4.5-9.5 arasında olmalıdır.
Yönetmeliğe göre, “Doğal Mineralli Sular”ın etiketine pH değerini yazma zorunluluğu yok. İnsani
tüketim amaçlı kaynak suları ve içme suları etiketinde ise pH değerinin gösterilmesi gerekiyor.
Düşük pH’lı sular korozif oldukları ve bu özellikleri ile birtakım metalleri çözebildikleri için
içilmemesi gereken sulardır.
Yüksek pH’lı sular özellikle mide rahatsızlığı olanlara ve diyet yapanlara tavsiye edilmektedir.
Mide sorunu olanlarda asidite arttıkça, rahatsızlıklar artar.
Vücut, doğal olarak kanın pH’ının sürekli 7.35-7.45 aralığında kalmasına çalışır. Vücutta tüm
metabolik işlemler dengeli bir pH’a bağlı olduğundan, “bazik” olan, yani pH’sı 7’den büyük olan
suların tüketilmesi sağlığa yararlı sayılır.
Diyetle alınan gıdalarda asitlik artar, vücuttaki pH dengesi bozulur. İçilen suyun pH’sı ortalama
7.5 ve üzeri ise bu su vücuttaki pH’yı dengeleyebilmektedir.
İletkenlik nedir?
Bir maddenin iletkenliği, ilgili maddenin ısı, elektrik ve sesi iletme yetisi ya da gücü
olarak tanımlanabilir. Suda iletkenlik, içindeki mineral ve mineral tuzlarının tamamının
vermiş olduğu elektriksel bir değerdir. Sudaki mineral ve mineral tuzlarının miktarı
arttıkça iletkenlik de artar.
Suda sertlik derecesi neyi ifade eder?
Yeryüzündeki sular buharlaşarak bulutlarda depolanır ve tekrar yeryüzüne yağmur
olarak döner. Dönüş sürecinde atmosferdeki karbondioksidi çözer ve bir miktar asidik
hale gelir. Bu asidik yağmur suyu muhtelif kaya katmanlarından ve akiferlerden kalsiyum
karbonatı çözmektedir. İşte bu çözülmüş mineralleri yüksek miktarlarda taşıyan sulara
sert su denir. Bir suyun sertlik derecesi kalsiyum karbonatın ilgili suda ne kadar
çözüldüğüne bağlıdır. Benzer kimyasal reaksiyonlar magnezyum sülfat, klorid, asit silisit
tuzu ve demir için de geçerlidir. Ancak, çözülmüş haldeki kalsiyum karbonat bir suyun
sertliğine en fazla katkı yapan elementtir.
Ambalajlı suyu neden tercih etmeliyim?
Ambalajlı sular, yönetmelik gereği ilk çıktığı haliyle temiz ve sağlıklı olmak zorundadır.
İlave bir işleme gerek kalmaksızın direkt olarak suyu kaynağından içebilirsiniz. Ambalajlı
su, Sağlık Bakanlığı'nın çok sıkı yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alındığı, sürekli
denetim altında olduğu ve halk sağlığı açısından bir risk taşımadığı yönünde bir
güvencenin var olduğu anlamını taşır. Genelde çeşme suları içinde taşıdığı klor gibi
dezenfektanların etkisiyle rahatsız edici bir koku ve lezzete sahiptirler. Ambalajlı sularda
ise bu tür sorunlar mevcut değildir.
Ambalajlı suları nasıl kullanmalıyım?
Serin (5-15 derece), karanlık (güneş ışığından uzak) ve kuru (%50 nemden az) bir yerde
saklanmalıdır. Ambalajlı sularınızı kalorifer yanında, direkt güneş ışığı altında tutmayınız.
Suyunuzu kullanırken tüketim süresine ve saklama koşullarına dikkat etmeniz
gerekmektedir. Damacana su, direkt güneş ışığı almayan, yeterince havalandırılan temiz
bir ortamda saklandığı sürece, değişime uğramadan en az 10 gün süreyle yapısını korur.
Damacana suyu ayrıca serin ve kuru bir ortamda muhafaza etmek gerekir. Boş
damacana şişe içerisine herhangi bir sıvı/katı madde kesinlikle koymayınız, yabancı
maddeler atmayınız. Damacanayı pompa ya da sebilsiz kullanıyorsanız, kapağını açık
bırakmayınız. Damacana kapaklarını atmayınız. Boş damacanalarınızı teslim ederken
kapağını kapatarak veriniz.
Ambalajlanmış suyu hangi şartlarda saklamalıyız?
Serin (5-15 derece), karanlık (güneş ışığından uzak) ve kuru (%50 nemden az) bir yerde
saklamalıdır. Ayrıca özellikle kimyasallar, deterjanlar, temizlik maddeleri, benzin ve
bunun gibi maddelerden mümkün olduğunca uzak tutulmalıdır. Çünkü su bizim çevrede
algılayamadığımız kokuları dahi yavaşça kendisine çekme özelliğini taşır.
Ambalajlanmış bir suyun kullanım ömrünü etkileyen faktörler nelerdir?
Şişe ambalajının hava geçirgenliğinin derecesi: Şişe ambalajının cinsi ve kalınlığı hava
geçirgenliğini belirler. Bu da sonuçta söz konusu ambalajın dış ortam kokularına karşı
korunmalı olup olmayacağını belirler. Pet ve polikarbon ambalajların moleküler
yapılarından dolayı, sular dış ortam kokularına karşı daha hassastır. Depolama ve
saklama koşulları: Depolama ve saklama esnasında uygun ortam koşulları (temiz, kuru,
kokusuz, güneş görmeyen) sağlanmaz ise ilerleyen günlerde suyun bozulması
(yeşillenme, tortu yapma gibi) söz konusu olacaktır.
Polikarbon şişe ambalaj özellikleri nelerdir?
Polikarbon şişeler esnek ve uzun süreli kullanım özelliğine sahip olup hijyenikliği daha
kolay kontrol altına alınabilen ve toksokolojik açıdan da insan sağlığına uyumlu olan
ambalaj özelliği taşımaktadır. Bebek biberonları dahi artık dünyada polikarbon
hammaddesinden yapılmaktadır.
Polikarbon şişe kullanımının püf noktaları nelerdir?
Suyunuz dünya standardı olan özel polikarbon şişelerde sunulmaktadır. Polikarbon
plastik değildir ve bebek biberonlarında kullanılan çok özel bir gıda saklama ambalajıdır.
Polikarbon şişeler hava geçirgenliğine sahip olduğundan bulundukları ortam
havasındaki aromatik kokuları suya geçirebilirler. Ambalajlı suları, olumsuz tat ve koku
verebilecek her türlü ortamdan ve gıda maddesinden uzak tutmaya özen gösteriniz.
Polikarbon şişeler sadece doğal kaynak suyu içindir ve camın 200 kat daha dayanıklı
hali olmasına rağmen dış darbelere karşı hassasiyet taşımaktadır. Teslimat ve kullanım
esnasında oluşabilecek gözle görülmeyen küçük çatlaklara karşı damacana şişenizi
kontrol altında tutmanızı ve ıslandığında zarar görebilecek halı kaplı ya da ahşap
zeminlerde muhafaza etmemenizi tavsiye ediyoruz.
Damacana ambalajlar neden 19 litredir?
19 litre damacana ürünü uluslararası literatürde galon birimi ile değerlendirilmektedir. 1
galon 3,8 litre'dir. 1 damacana 5 galondan oluşmakta ve bu standart ölçü olarak kabul
edilmektedir.
Açılan bir pet ürünün tüketim ömrü nedir?
5 litre üzerindeki ambalajlı ürünler maksimum 3 veya 4 gün içerisinde, diğerleri ise
özellikle ağız teması söz konusu olduğundan gün içerisinde tüketilmesi gerekir.
19 litre polikarbon şişelerin dolum sayısı nasıl belirlenir ve ne kadardır?
Plastik kökenli bu tarz şişelerde kullanım süreci sonrasın da plastik yorgunluğu
oluştuğunda, şişe dolum esnasında oluşan basınç nedeniyle kırılarak kullanım harici
kalmaktadır. Olumsuz muhafaza koşulları ve amaç dışı kullanımlar şişenin ömrünü
belirlemektedir. PC şişeler yüzeylerinde stresin yüksek olduğu şişelerdir. Polikarbon
hammadde üreticileri PC şişelerde kullanım sürecini 50-55 kez olarak tavsiye
etmektedirler.
Polikarbon ve pet ambalajlı suların raf ömürleri neden birbirinden farklıdır?
Gıda ürünlerinde raf ömrünü genel olarak hammadde özellikleri, uygulanan işlem,
paketleme ve ambalaj teknolojisi belirler. Doğal kaynak sularında ürüne bir işlem
yapılmadığı için raf ömründe ambalaj belirleyici olmaktadır. PC ve pet ürünlerde
kapaklama yöntemleri ve kullanılan ambalaj farklı olduğu için raf ömürleri farklıdır. Pet
ambalajlarda kapak teknolojisi daha uzun raf ömrüne uygunken, PC ambalajlarda bu
süre daha azdır. PC ambalajlarda 1 yıl, pet ambalajlarda 2 yıla kadar raf ömrü verilebilir.
Şu anda uyguladığımız raf ömrü süreleri bu sürelerden daha kısadır. Bu uygulama
Pazarlama ve Satış açısından olumlu sonuçlar yaratmaktadır (PC 2 ay kapalı, pet 1 yıl
kapalı).
Sağlık açısından cam damacana ile polikarbon arasındaki fark nedir?
Polikarbon damacana sadece hafif ve dayanıklılığı için değil, hijyen için de tercih edilir.
Boş damacana, tam otomatik dolum tesislerinde dolumdan önce yıkamaya girer;
yıkama, bir dizi süreçten oluşur; en önemlisi, hijyenin sağlandığı ve 55 derece suyla
yapılan iç yıkamadır; cam damacana, bu sıcaklıktaki suya karşı mukavemete sahip
değildir. Cam damacananın sağlıklı olduğu tamamen psikolojik bir algı sonucudur;
bilimsel bir dayanağı yoktur.
Polikarbon ve pet şişelerin kapaklarının mavi yada beyaz olmasının anlamı nedir?
İnsani Tüketim Amaçlı Sular Yönetmeliğinde kapakların rengi ile ilgili bir değerlendirme
bulunmamaktadır. Ambalajlı sularda kapak renginin doğa ve su rengi ile bağdaşması
uyum açısından önemlidir. Bizim ürün ambalajlarımızda tercih ettiğimiz renk doğaya ve
suyun doğal rengine uyumlu olan mavidir. Firmaların kendi politikaları gereği farklı
renklerde kapak kullanabilirler. Yönetmelikte bu konu ile ilgili bir sınırlama yoktur.
Polikarbon ve pet şişe arasındaki renk farkının sebebi nedir?
Pet şişelerimiz şeffaf preformdan üretilmektedir. Pet şişelerin hammaddesine boyar
maddeler ilave edilerek renkli hale getirilebilir, bu firmaların tercihidir. 19 litre
polikarbon şişelerde mavi rengin tercih edilmesinin iki nedeni vardır. Birincisi
transmisyon olayıdır; mavi rengin güneş ışığının kırılmasına karşı olan hassasiyetidir.
Çünkü şişe hacmi büyük ve tüketim süresi uzun olmasından dolayı şeffaf olur ise, daha
fazla güneş ışınlarından etkilenecektir. İkincisi ise doğal su renginin mavi ve tonlarından
oluşmasıdır.
Polikarbon ve pet ambalajların insan sağlığı üzerindeki etkileri nelerdir?
Bugünkü bilimsel çalışmalar ışığında PC ve pet ten üretilen ambalaj malzemelerinin
ambalajlı su dolumunda güvenle kullanılmasında sakınca yoktur. Bir gıda için güvenli
olan bir malzeme diğer bir gıda söz konusu olduğunda gıdanın içeriği (pH değeri, gazlı
olup olmaması vb.) nedeniyle tercih edilmeyebilir. Ancak ambalajlı su üreticisi olarak
bizler, gerek tüm dünyada gerekse ülkemizde gıda ambalajı olarak kullanılmasında
sakınca olmadığı bilimsel otoritelerce test edilmiş ve onaylanmış olan malzemeler
kullanmaktayız, bunların dışında onaysız malzeme kullanmamaktayız. Ambalaj üreticileri
de Tarım Bakanlığı'ndan üretim izni alırken ürettikleri malzeme örnekleri bakanlıkça
analiz edilmektedir. Ayrıca bize özel olarak Fransadaki AR-GE laboratuvarımızda suya
temas eden ambalaj malzemeleri ilk onaylanırken kapsamlı testler yapılmaktadır.
Onaylanmayan malzemeler ise şirketimizde kesinlikle kullanılmamaktadır.
Pompa temizliği nasıl yapılmalıdır?
Su pompalarının sık sık temizlenmesi ve belirli aralıklarla değiştirilmesi suyun kalitesinin
korunması için önemlidir. Damacana suyun kullanımının pratikliği açısından hemen
hemen herkesin evinde mevcut pompaların temizliği, suyun ömrünün olabildiğince
uzaması için önemlidir. Yaygın olarak kullanılan bu pompalar suda ciddi koku ve tat
bozukluklarına neden olmaktadır. Su pompalarının iç kısmında bulunan körüklerin
sürekli nemli olması toz taneciklerinin yapışmasına sebep olabildiği için zamanla ciddi bir
kirlilik oluşturabilmektedir. Suda kötü tat ve kokuyu hissetmeye başladığınız anda
pompayı yenilemeniz gerekmektedir.
Kullandığım suyun kalitesini nasıl anlarım?
Öncelikle tükettiğiniz ambalajlı suyun Sağlık Bakanlığı tarafından izni olup olmadığını,
etiketin üzerinde izin tarihi ve sayısının bulunup bulunmadığını kontrol etmek gerekir.
Satın aldığınız suyun etiketinde, gövdesinde (kabartma), emniyet bandında ve
kapağında olmak üzere dört ayrı yerinde markasının bulunmasına dikkat ediniz. Bunun
yanı sıra, yine etiket bilgilerinde cinsi, üretim adresi, suyun sahip olduğu bileşenler ve
suya uygulanan işlemler mutlaka yer almalıdır. İmal ve son kullanma tarihi, parti ve seri
numarası, şirket logosunun ayrıca damacana ambalaj üzerinde kabartma ile yazıyor
olması gerekir. Güvenlik bandına önemle dikkat etmek de suyu açanın ilk siz
olduğunuzun göstergesidir.
Şebeke suyu ile ambalajlanmış doğal kaynak suyu arasında ne tür farklar vardır?
Doğal kaynak suyunun şişelenmiş olması, söz konusu kaynak suyuna dolum
yapılabilmesi için Sağlık Bakanlığı'nın çok sıkı olan yönetmelik hükümlerine göre ruhsat
alındığı, sürekli denetim altında olduğu ve halk sağlığı açısından bir risk taşımadığı
yönünde bir güvencenin var olduğu anlamını taşır. Diğer taraftan çeşme suyunda bu
şekilde güçlü bir güvenceden bahsetmek mümkün değildir. Şişelenmiş doğal kaynak
suyunda su kaynaktan ilk çıktığı haliyle saf ve temizdir. İlave bir işleme gerek
kalmaksızın direkt olarak suyu kaynağından içebilirsiniz. Suyun saflığı ve temizliği
yeryüzüne ilk çıkış noktasından yani kaynadığı noktadan, tam otomatik makinelerde
şişeye dolumuna kadar olan süreçte çok sıkı kontrol altındadır. Diğer taraftan genel
olarak suyun çeşmeye kadar olan yolculuğu farklıdır; çeşme suyunda su kaynakları
dereler, nehirler gibi yüzey sularına dönüşmekte ve bu sular yüzeyden bulaşan her türlü
kirletici unsurları da (tarım ilaçları kalıntıları, metaller, parazit, mikrop ve virüsler)
taşıyarak toplanma havzalarına ya da barajlara gelmektedir. Bu biçimde toplanmış sular
muhtelif filtreleme, klorlama ve dezenfeksiyon işlemlerinden geçirildikten sonra su
şebeke boruları vasıtasıyla konutlara pompalanmaktadır. Bu proseslerde kullanılan klor
gibi dezenfektanlar sağlık açısından uzun vadede riskler taşımaktadır, ayrıca borulardaki
her türlü yabancı madde, pas, toprak, parazit, mikrop ve virüsler gibi unsurlar da şebeke
suyunun içerisinde konutlara ulaşmaktadır. Genelde çeşme suları, içinde taşıdığı klor
gibi dezenfektanların etkisiyle rahatsız edici bir koku ve lezzete sahiptirler. Şişelenmiş
sularda ise sadece suyun kendi doğal tadından bahsedebiliriz. Sonuç olarak şişelenmiş
doğal kaynak suyu; hijyenliği, ambalajı ve markası ile tüketicinin beğenisini ve güvenini
kazanmak zorunda olan ticari bir maldır. Bu nedenle yapılan yatırımlar çok büyüktür;
bazı küçük korsan firmalar dışında aklıselim hiçbir su sanayicisi tüketicisinin sağlığını
riske atarak kendi şirketinin piyasadan silinme riskini göze alamaz. Genel olarak
söylemek gerekirse; çeşme suyu üretim ve hizmetinde bulunan kamunun kaliteye dönük
motivasyonu özel sektördeki kadar etkin olamamaktadır. Gerçekleşen üretim
hacimlerinde, hizmet verilen tüketici sayılarında ve bu nedenle de kalite anlayışında
çeşme suyu ile şişelenmiş su arasında büyük bir farklılık vardır. Çeşme suyunda kamu
tarafından çoğu kez yüz binlerin ya da milyonların su ihtiyacını vasat kalitede dahi olsa
karşılama zorunluluğu söz konusu iken; şişelenmiş suda nispeten çok daha az sayıda
tüketicinin ihtiyacını en iyi kalitede karşılamak şeklindeki rekabetçi düşünce esastır.
Su arıtma cihazları sağlıklı mı?
Türkiye'de su arıtma cihazları %90 olarak Taiwan ve Çin gibi uzak doğu ülkelerinden
getirilmektedir. Satın alırken cihazların üretildikleri yerleri gezme şansınız yok, hangi
hammadde kullanılmış bilemezsiniz. Ancak bazı sertifikalar tüketicilerin adına cihaz
kontrolünü gerçekleştirirler ve sağlık açısından zararlı olup olmadıklarını kontrol ederler.
Ürünün hammaddesinde ve ya üretiminde sağlık açısından olumsuz bir durum varsa
üretici fabrikaya sertifika vermezler. Water Quality (WQ), NSF, FDA gibi kuruluşlardan
alınmış sertifikalar uluslararası geçerliliği olan sertifikalardır ve ülkemiz dahil çoğu ülkede
kabul görürler. Satın alacağımız cihazın sertifikası olup olmadığına dikkat etmemiz
gerekmektedir. Sağlık açısından uygunsuz plastiklerin suda kansorejen madde
oluşturma riskini unutmamak gerekir. İkincisi filtre değişimlerinde yine sertifikalı ürünleri
tercih etmeniz. Üçüncüsü cihaz satın aldıktan sonra filtre değişim sürelerine riayet
etmeniz. Filtre değişim süreleri su kalitesine ve su kullanım miktarına bağlı olarak
değişkenlik gösterir. Genelde fabrika değerleri garanti için filtre değişim sürelerinin
altında kalmaktadır ancak siz yine de giriş suyunuzun kalitesini bilip tedbirinizi
almalısınız. Dördüncüsü satın aldığınız cihaz reverse osmosis (RO) teknolojili bir cihaz
ise mutlaka suyu aktive edici bir alkali filtre kullanmanızı tavsiye ederiz. Reverse
osmosis teknolojisi suyu saflaştıran bir teknolojidir ve saf su da sağlığımız açısından
faydalı bir su değildir. Suyun içerisindeki mineraller ve aktive olmuş su şifa verici
özellikler gösterebilmektedir. Bu konuda ayrıntılı bilgiyi alkali su başlıklı makalemizde
bulabilirsiniz. Bütün bunlara dikkat edildiği vakit su arıtma cihazının faydaları
görülebilmektedir. Piyasa şartlarına göre ekonomik bir suya kavuştuğunuz gibi sağlık
açısından son derece yararlı taze üretilmiş sağlıklı bir suya kavuşabilirsiniz.
Su arıtma cihazlarının zararlarına gelecek olursak ilk önce kalitesiz ve sertifikasız
ürünleri tercih etmememiz gerekmektedir. Filtre değişim sürelerine riayet edilmeli vakti
gelmeden filtreler yenileri ile değiştirilmelidir. Uzun zaman değiştirilmeyen filtreler
sağlığınızı bozacak mikrobiyal faaliyetlerin kaynağı olabilirler. Filtre değişim
zamanlarında cihazların temizliği ve bakımı da ayrıca yapılmalıdır. Ters osmoz
teknolojisi kullanan sistemler suyu saflaştırmaktadır. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu
vitamin ve mineraller çeşitli gıdalardan alınmaktadır ancak su içerisinde bulunan
minerallerin önemi de oldukça büyüktür. İyonik formda alınan mineraller doğrudan
hücrelere taşınabilmektedir. Bu bakımdan uzun müddet ters osmoz cihazı kullanan
insanlarda kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi bazı minerallerin eksikliği çeşitli
rahatsızlıklara neden olabilmektedir.
Arıtma cihazlarından elde edilen sular, insan vücudunun sudan elde ettiği birçok
yaşamsal fonksiyonu için gerekli olan kalsiyum, potasyum, magnezyum, fosfor, sodyum,
demir, bakır ve çinko gibi mineralleri içermez. Arıtma cihazları vücut için yararlı tüm bu
mineralleri süzerek yok eder. Bir başka önemli noktaysa bakım ve temizlik yanında
içindeki kimyasalların da periyodik biçimde yenilenmesi gerekir. Oysa genellikle
yapılmaz; bunun sonucu olarak cihaz, biyolojik kirlenmeye ve mikroorganizmalar
üretmeye yol açıyor. Bu da özellikle enfeksiyon hastalıklarına neden oluyor. Doğal olarak
arıtılmış su, mikrobiyolojik açıdan tehlikeli bir hal alıyor.
Arıtılmış su ile hastalıklar arasındaki korelasyon nedir?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dünyada görülen hastalıkların yüzde 80′inin sulardan
kaynaklandığını, suda doğal bulunan bazı maddelerin çıkarılmasının sağlık üzerinde
olumsuz etkilerinin olabileceğini belirtiyor. Bu kapsamda yapılan araştırmalarda
hazırlanan raporda şu açıklamalara yer veriliyor: “Minerallerinden tamamen arındırılmış
(damıtılmış) su, insan ve hayvan organizması üzerinde kesin olarak olumsuz etkilere
neden olur. Bağırsak mukoza zarı, metabolizma ve vücudun mineral dengesi ile diğer
bedensel işlevler üzerinde oluşabilecek sorunları doğrudan etkiler. Vücudun sıfır
kalsiyum ve magnezyum almasına yeni bakterilerin oluşmasına neden olur. Vücudun
mineral ve su metabolizmasını tehlikeye atarak iç denge mekanizmaları üzerindeki
olumsuz etki yapar.
Doğal kaynak suyunun iyisi - kötüsü olur mu?
Bütün doğal kaynak suları, adı üzerinde doğaldır; her birinin mineral oranları birbirinden
farklıdır. O halde neden piyasada markalar arasında %300'e varan fiyat farkları var?
Firmanın bilinirliği, reklam yatırımlarına bağlı olarak artıyor; tüketici, üründen ziyade imaj
satın alıyor. Ürünü alırken damacanaların yıpranmış olup olmadığına, dağıtım
araçlarının kapalı olup olmadığına ve servis hizmetine bakılabilir.